25 Eylül 2009 Cuma

Serbest Dalış




Serbest dalış insanların sualtı dünyasını keşfetmede ilk kullandığı yöntemdir. SCUBA dalışlarında hava kaynağı olarak tüp kullanılır. Serbest dalışta tüp yerine akciğerlerimizde depo ettiğimiz havayı kullandığımızdan sualtında kalma süresi de, bugün oldukça gelişmiş olan ekipmanlı dalışlara kıyasla çok daha sınırlıdır. Fakat serbest dalışın üstün ve ilgi çekici yanı insanların yaşamaya adapte oldukları atmosfer ortamından başka bir ortamda, kendi sınırlarını aşma, kendini sınama fırsatını bulmalarıdır. Bu nedenle serbest dalış insanların her zaman ilgisini çekmiş ve bir nefesle daha derine, daha fazla süre dalabilmek için zaman içinde teknik ve yöntem olarak geliştirilmiştir.
Tarihe baktığımızda mavi dünyanın derinliklerine indiği rivayet edilen ilk sualtıcı Gılgamış'tır. Daha yakın tarihe baktığımızda ilk derin dalıcı olarak Yargos Haggi Statti göze çarpar. 50 kg. ağırlığında 1m 75 cm uzunluğundaki bu kişi aslında amfizemli olması nedeniyle akciğer fonksiyonları azalmış olmasına rağmen derin bir dalış gerçekleştirmiş. 1911'de yaptığı bu dalışta Pigadia Körfezi'nde İtalyan Donanması'nın gemilerinden birinin çapasını kurtarmış. Yargos dalarken baş aşağı değil ayaklar aşağıda olarak iniş yapmış. Yıllar sonra serbest dalıcılarca benzeri kullanılacak yöntemde Yargos ayağına 50 kg.'lık bir taş bağlamış ve 15-17 saniye içinde, 4-4,5m/sn hızla 77m'ye inmiş. 3 kez bu dalışı tekrarlayıp çapaya halat bağlamış. Son dalışında da 4dakika 40 saniye suda kalmış ve çapayı kurtarmış.
Peki Yargos'un baş aşağı değil de ayaklar aşağı dalmasının nedeni ne olabilir?
Baş aşağı dalarken konsantrasyon ve kas koordinasyonu zorlukları olur. Kulak eşitleme de iniş hızı ve pozisyonundan dolayı zordur.Yaşamımızın %70ini ayaklar aşağıda durarak geçiririz ve solunum, dolaşım sistemimiz başta olmak üzere tüm sistemlerimiz bu pozisyona uyum sağlacak şekilde çalışırlar. Bu yüzden ayaklar aşağı dalarken potansiyelimizi sorunsuz kullanabiliriz. Entellektüel kapasitemizden en iyi şekilde yararlanıp karşılaşacağımız sorunlarla daha iyi başa çıkabiliriz. Kalp, baş aşağı durulduğunda, % 50lik bir kas gücü kaybına uğrar. Ayrıca biz de algılama ve sentezleme gücümüzde kayıplar yaşarız. Yargos bunu bilinçli olarak değil, içgüdüsel olarak ve deneyimlerine dayanarak uygulamış olabilir ama yöntemin bugünkü açıklaması bu esaslara dayanmaktadır.
Bugün Türkiye'de de Yasemin Dalkılıç serbest dalış alanında kırdığı rekorlarla adından bahsettirmektedir.
Tüpsüz dalışın kategorileri nelerdir?
3 temel kategoriye ayrılır:
1) Serbest tüpsüz dalış; dalıcı herhangi bir safra almadan ve dalış hattına dokunmaksızın yalnızca paletler yardımıyla dalar.
2) Sınırlı safra ve indirme hattıyla yapılan tüpsüz dalış.
3) Sınırsız safra ve indirme hattıyla yapılan tüpsüz dalış.

Hangi canlılar ne kadar derine dalıyor?
Derinlik Süre
İnsan 120m 7,5 dak.
Kuzey fil foku 1550m 125 dak.
Sperm balinası 2100m 75 dak.
Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi deniz canlıları bu kadar derine dalabilmeleri, bu kadar fazla süre sualtında kalmaya adapte olmuş vücutlarıyla insandan farklıdırlar. Oksijenin doku ve organlardaki kullanımı ve depolanması, oksijenin dağıtımından kaynaklanan farklar rakiplerimizin bize karşı sağladığı üstünlüğün kaynağıdır. Tüm sualtı canlılarının vücut yapıları suyun sürtünme katsayısını minimale indirecek şekildedir. Diğer bir deyişle kusursuz bir aerodinamiğe sahiptirler. Dalıcı memelilerin hemen hepsi ya tüysüzdür ya da çok kısa tüylüdür. Vücutlarının oksijen dağılımı ve depolanması açısından yüksek verime
sahiptirler. Bu dalış uzmanlarının kanlarındaki oksijen taşıyan hemoglobin proteinin konsantrasyonu kara canlılarına oranla şaşılacak düzeyde yüksektir. Yaklaşık 3-10 katıdır. tüm bu özellikler deniz canlılarının sualtına adaptasyonunu kolaylaştıran faktörlerdir.
Serbest dalış için gerekli materyaller:
1) Maske (küçük hacimli maskeler ideal olanı)
2) Elbise
3) Palet
4) Eldiven
5) Bıçak
6) Ağırlık vs.

Serbest dalış sağlıklı her insanın yapabileceği bir spordur. Aynı zamanda iyi yüzücü olmak gerekir, bilinçsiz yapılırsa hayati tehlikelerle karşılaşılabilinir.
Bugün serbest dalış için eğitim veren kurslar mevcuttur. Kurslarda teorik ve pratik eğitim verilmektedir. Bu derslerde örneğin dalış fizyolojisi, malzeme ve dalış tekniği gibi bilgiler teorik olarak verilmekte. Yanı sıra pratik olarak da havuz ve deniz çalışmaları yapılmaktadır.
Türkiye'de ODTÜ ve Boğaziçi Üniversiteleri'nin değişik şekilde kategoriler içeren kursları bulunmaktadır. ODTÜ'nün eğitimine göre koşu, yüzme, mekik ve şınav üzerinden performansa göre kişi 3 sınıfa ayrılmaktadır. Boğaziçi Üniversitesi'nde ise Open Water Freediver ve Advenced Freediver diye iki derece vardır.
Sorunsuz bir dalış için SCUBA'da olduğu gibi serbest dalışta da planlama yapılmalıdır. Bunu yaparken denizin akıntı, tuzluluk oranı, dip derinliği ve güzergahı gibi özellikleri, meteoroloji şartları ve malzeme hazırlığı gibi kounlara özen gösterilmelidir. Dalış yapılacak yerler dalışa izinli ve uygun yerler olmalıdır. Örneğin deniz trafiğinin yoğun olduğu boğaz, liman gibi alanlarda serbest dalış yapmak güvenlik açısından uygun değildir. Balıkçı ağlarının atılı olduğu sahalar da problem yaratabilir. Herhangi bir dikkatsizlik sonucu ağlara takılma gibi problemler yaşanabileceği gibi balıkçıların niyetinizi anlamaması durumunda da yanlış anlaşılmaya kurban gidebilirsiniz. Bunun yanı sıra yığma taş dökülmüş yerlerde çökme tehlikesinden dolayı taşların altına girmemelidir. Duvar benzeri yerlerde biraz açıktan dalmak taş düşmesi veya dalgaların sizi sürükleyip kayalara savurması riskine karşı yeterli önlemi sağlar. Akıntılı suda dalış yorucu olur. Özellikle akıntıyı karşımıza alırsak hızımızı keser, yanlardan gelen akıntı ise yönümüzü değiştirip rotamızı şaşırtabilir. Tek yönde, gidiş dönüş şeklinde olmayan ve akıntıyı arkamıza alacak şekilde bir dalış planlamak, çok akıntılı sularda en az gücü harcamamıza yardımcı olacaktır.
Dalıcının dikkat etmesi gereken bir nokta da arkadaşlarıyla göz teması kurmasıdır. Eğer birden fazla kişi, bir noktada, birden fazla dalış planlıyorsa bu önemlidir. Ayrıca böyle bir durumda yüzeye bir şamandıra koymak en iyisidir. Bu şamandıra sizin o noktada dalış yaptığınızı gösterir. Yüzeye çıkarken dalıcı kendi etrafında 360° dönerek çevresini gözetlemeli ve o yöne gelen tekne olup olmadığını kontrol etmelidir. Eğer yüzeye çıktıktan sonra yaklaşan bir tekne varsa şamandıraya sığının ve teknedekilerin sizi görmesini sağlayın.
Dalıcının dalışı zamanında sonlandırması da önemli bir noktadır. Bunun için şov yapmak amacıyla suyun altında fazla kalmamak gereklidir. Bu hem çabuk tükenmeye yol açar hem de yüzeyde nefessiz kalacağımızdan hiperventilasyon sonucu sığ su bayılmalarına neden olabilir. Uzun dalış sürelerine ulaşmak konsantrasyon ve vücut performansı gerektiren bir iştir, zaman ister. Bunun için gereken fizik kondüsyon zaman içinde yapılan egzersizler, çalışmalarla sağlanır. Vücut performansını ve mental durumu kötü yönde etkileyecek,kazalara yol açabilecek bir durum da alkollü dalmak olduğundan dalış öncesi kesinlikle alkol alınmamalıdır. Serbest dalıcı tüplü dalış yapan bir gruba rastladığında dalışını uzatmak için gruptan hava isteyebilir fakat bu son derece tehlikeli bir davranıştır. Çünkü aşağıda basınç altında solunan hava yukarıya çıkınca hacmini arttıracak ve ciğerlerimizin kapasitesini aşacak hacime gelecektir, bu durumda SCUBA dalıcıları için de en korkulan olaylardan biri olan akciğer barotravmasıyla dalıcının kaybına kadar varabilen üzücü durumlar olabilir. Ayrıca bu istek, tüplü grup tarfından reddedilse bile grubun dikkati dağılır, onların durumu da riske girebilir. Dalıştan önce yapılmaması gerekenlerden biri de çok fazla yemek yemek. Hatta dalışın tok karnına yapılmaması en uygunudur. Ama çok acıktıysak dalış arasında açlığımızı gidermek için kan şekerini yükseltmek amacıyla birkaç bisküvi yiyebiliriz ve susuz kalmamak için de su içebiliriz.
Zevkli dalışlarda zamanın nasıl geçtiğini anlamayız. Ama vücudumuz dalışı bırakmamız için bize bazı sinyaller verir. Bunları şöyle sayabiliriz:
Sualtında kalış süremizin azalması;
Alınan nefesin artık doyurucu hale gelmemesi;
Yukarı çıkınca baş dönmelerinin oluşması;
Kulak çınlaması, bulanık görme;
Bacak kaslarında adele seyirmesi ve kramplar;
Titreme;
Dudak, el ve tırnakların morarması;
Bel ağrısı;
ve yorgunluk bitkinlik hissi.
Bunlar olunca dalışı terketmek gerekir.


Sualtında nefes süremizi nasıl uzatabiliriz?
Akciğer solunumu yaparak sualtında uzun süre kalabilen balina, yunus gibi memelilere bir göz attığımızda kan yapıları, kanda oksijen taşıma ve diyafram özelliklerinin insandan çok farklı olduğunu görürüz. Bu canlılar 18-20 dakika nefes tutabilirler. Kalp atışlarını dakikada 7 defaya indirebilirler. Böylece vücudun oksijen ihtiyacı ve tüketimini azaltırlar. Oksijeni kanda taşıyan hemoglobin miktarı insandan çok fazladır. Kasta oksijeni depolamaya yarayan miyoglobinin miktarı ise insandan % 140 fazladır.
İnsanda oksijen kullanma belli kurallara göre düzenlenmiştir. Bu özellikleri geliştirip düzenlersek nefes tutma süresi uzatılabilir. Kurallar ve çözümler şöyle sıralanabilir:
Birinci kural: Kalp atışlarını minimum seviyede tutmak
Kalp atışlarının normali dakikada 70-75 iken, sporcularda 50-55 kadar inebilmektedir. Böylece oksijen tüketimi minimum düzeye indirilebilir.
İkinci kural: Sinir ve kas kontrolünün önemi.
Bir olayı zihinsel olarak düşünmek de aşırı efora neden olur. Yapılan iş düşünmeden yapılabilmelidir. Yani reflex hale getirilmelidir. Bunun için ani, gereksiz hareketlerden kaçınmalı ve sakin, güçlü hareketler yapılmalıdır.
Üçüncü kural: Solunumla akciğerlere alınan havanın arttırılması.
Dinlenme halinde insanın bir nefeste aldığı ve verdiği soluk hacmi 500 ml.dir. Birkaç kez derin nefes alıp verdikten sonra alınacak derin bir nefes, inspiryum ve expiryum yedeğiyle ergin bir erkekte soluk hacmini 5000 ml.ye çıkarabilir. Böyle biri 40 sn. solunum yapma gereği duymaz.
Dördüncü kural: Kandaki karbondioksit basıncının düşürülmesi.
Solunum gereksinimi kandaki karbondioksit basıncına göre düzenlenir. Kandaki karbondioksit ne kadar düşerse solunum o kadar geç uyarılacak ve dokular da o oranda geç oksijene kavuşacaktır. Normalde kandaki karbondioksit miktarı 35-40 mmHg dir. Fazla miktarda hiperventilasyon ile karbondioksit bu sınırların çok altına düşebilir. Bu hipokapni (karbondioksit miktarının azalması) solunum merkezini uyarmaya yetmeyeceğinden tehlikelidir.
Tüm bu saydığım kurallara bağlı yapılan egzersiz ve çalışmalar dipte nefes tutarak kalış süremizi arttırır. Fakat bilinçsizce yapılırsa hayati tehlikeler de söz konusudur.
Eğer nefes alma ihtiyacımız doğduğu halde sualtında kalmaya devam edersek bir süre sonra anoksi (oksijensiz kalma) durumu olur. Belirtileri baş dönmesi, kas seyirmesi, bilinç bulanıklığı şeklindedir. Herşey kontrolden çıkabilir. Böyle bir durumda hızla yukarı çıkarız. Yüzeyde nefessiz kaldığımızdan hiperventilasyona (sık ve derin solunuma) başlarız. Bunu gereğinden fazla sayıda yaparsak bayılabiliriz. Çünkü gazların kısmi basıncı toplam basınçla orantılıdır. Dipte oksijen miktarı azalmıştır fakat basınç altında olduğu için çözünürlüğü ve kullanımı iyidir yani hayatı tehlikeye sokacak düzeye inmemiştir. Yukarı çıktıkça ortam basıncıyla birlikte oksijen parsiyel basıncı da düşer, bu da kandaki oksijenin çözünürlüğünü azaltır. Bu azalan oksijen miktarına rağmen, karbondioksit miktarı hiperventilasyon sonucu düştüğü için solunum merkezini uyarmaya yetmez ve solunum uyarılmaz. Karbondioksit artmaya oksijen azalmaya devam eder, oksijensiz ortamda çalışamayan beyin de fonksyonlarını azaltır, sonuçta bilinç bulanıklığı ve bayılma gerçekleşir. Bu olaya sığ su bayılması denir. Bu yüzden:
o Baş dönmesine yol açacak seviyede hiperventilasyondan kaçınılmalı
o Nefes alma ihtiyacı doğduğunda su yüzüne çıkmalıyız.
Zorlandığımızı hissettiğimizde ağırlık kemeri çıkarıp atılabilir. Maske boyuna indirilip su üstünde sırt üstü yüzerlik sağılayıp dinlenilebilir.

Gelelim tüpsüz dalışlarda vurgun yenir mi olayına?
Ardarda yapılan nefessiz dalışlarda azot gazı birikir. Örneğin 30 metreye daldığımızda 4atm. basınç altında oluruz azot kısmi basıncı da 3.16 atm. olur. 1 dakikalık dalış sırasında ancak 6 dakika beklersek azot seviyesi eski haline döner. 30 dakikalık dalışlardan 4 tanesini sadece 1 dakika yüzey arasıyla yaparsak dokuda önemli ölçüde azot birikir. Bunu yapabilmek için de oldukça iyi bir kondüsyon gerekir. Buna rağmen tıp kaynaklarında bu tip vakalar ender de olsa mevcuttur. Bunlardan birinde erkek olan vaka 5 saat içinde, 20 metre derinlikte 2 dakika kalmak suretiyle 60 dalış yapmış. Dalış sonunda eklem ağrısı, nefes almada güçlük, görüş bozukluğu, karın ağrısı şikayetleri olmuş. Bu semptomlar basınç odasında 6 atm. basınçta yok olmuş. Tedavi 20 saat sürmüş.
Bu olayın oldukça zor olmasından dolayı vurgun, yani dekompresyon hastalığı çoğu kez tüplü olur denir.
KAYNAKLAR:
Sualtı Dünyası Dergisi
Deniz Magazin Dergisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder